Blog

Anneme Pazarlamacı Olduğumu Söylemeyin!

Uncategorized

Anneme Pazarlamacı Olduğumu Söylemeyin!

Gerek devlet eliyle kurulmuş olsun gerek vakıf, ülkemizde üniversite sayısı arttıkça kurum ve fakültelerin farkındalık yarışı artmaktadır. Küreselleşme, gelişen teknoloji, tıp dünyası ve değişen işletme yapıları sayesinde birkaç yıl önce duymadığımız yeni bölümler açılmakta hatta daha önce birlikte adı geçen mevcut bölümler daha da ihtisaslaşarak ayrı ayrı yapılanmaktadır. Eskiden Uluslararası İlişkiler bölümleri yaygınken şimdi Uluslararası Ticaret, Uluslararası Finansman ve Lojistik gibi ihtiyaca yönelik yeni bölümler ortaya çıkmaktadır.

Özellikle Y kuşağının iş hayatında ağırlığını hissettirmesiyle birlikte mezun olunan bölüm ile kariyer olarak seçilen iş pek örtüşmeyebiliyor. Bu durumu; mezun olunan bölümün kariyer olanakları, kişisel eğilim ve yetkinlikler ile özel sektörün ihtiyaçları gibi birçok konu etkiliyor. Eğitim ve öğrenci seçme/yerleştirme kaynaklı yanlışlar günümüzde hala tartışılıyorken, mesela mühendislik okuyup mesleğinin gereklerini yerine getirmek istemeyen bir mezun nasıl suçlanabilir ki? İşletme okurken başkaları için hobi olan müzik onun için bir tutku ise bu öğrenciye ne demeli? Ferhat Göçer’in veya Cüneyt Arkın’ın bugüne kadar yaptığı çalışmalar yerine kariyerlerine tıp doktoru olarak devam etselerdi daha ünlü olacaklarını iddia etmek zor. İşte bu gerçekler varken hangi meslekleri hangi bölüm mezunlarının başarı ile icra edebileceği gibi bir öneri sunulabilse de genelleme yapılamıyor.

Yine de üniversite eğitimini küçümsememek gerekli. En az dört yıl süren ve konu hakkında detaylı çalışmalar, araştırmalar yapan; branşları ile ilgili dünyadaki güncel gelişmeleri takip eden akademisyenlerden alınan eğitim, genç zihinlere bir bakış açısı veriyor. Gerek sorun çözme yetisi gerek yeni bir proje geliştirme becerisi olsun akademik çalışmaların ve tabi tercihen uygulanabilir bilgilerin, yeni mezunlara kariyerlerinde katkısı çok büyük. Yine özel sektör düşünüldüğünde lisans eğitimi süresince öğrenilen; insan, toplum, işletme, üretim, mekanik, malzeme ve tasarım gibi sayısız başlık hakkında bilgi ve tecrübe edinilmeli. İş hayatı süresince de daha detaylı insan ilişkileri, iş süreçleri ve kurumlar arası ilişkiler (devlet, banka ve diğer şirketler) gibi “somut” konular pekiştiriliyor.

Özellikle “soyut” kavramların öğrenilmeye başladığı okullarımızda durum nasıl acaba? Örneğin ben “İşletme”nin üniversitelerimizde gerek İİBF gerek işletme fakültelerinde yer alan, çok rağbet gören ama içi bir o kadar da öğrenci tarafından doldurulması gereken bir bölüm olduğuna inanıyorum. Bu bölümden mezun olanların sigortacı, bankacı, serbest muhasebeci, denetmen veya finans yetkilisi olabileceğine dair genel bir kanı vardır. Hâlbuki bu tür bölümler yurt dışında çok bileşenli (multi disciplinary course) diye geçen eğitim dallarıdır. Fen Bilgisi öğretmenliği gibi, fen edebiyat fakültelerinin fizik, kimya veya biyoloji bölümleri kadar detaylı eğitim alamazlar. Yeni mezunun eğitim hayatı boyunca seçtiği dersler, kişisel eğilimleri ve okul harici kendini geliştireceği alanlar, geleceğini şekillendirecek kariyerine yardımcı olur. Kariyer koçları tarafından özellikle üçüncü sınıfta artık öğrencinin mezuniyet sonrası hedefinin şekillenmiş olması tavsiye ediliyor. Kariyerine bir denetçi, banka çalışanı veya akademisyen olarak devam edecek öğrencinin artık hedefine uygun aksiyonları bu dönemde belirlemesi bekleniyor. İzlenecek yola göre yabancı dil, öğrenci değişim programları, finans sertifikaları veya akademik yayınlarda yer alma çabaları gösterilmelidir.

Kariyerine pazarlama sektöründe devam etmeye karar veren arkadaşlarımızın da öncelikle yapması gereken bu kavramın satıştan ne farkı olduğunu öğrenmektir! Özellikle ülkemizde insanlar “pazarlamacı” dediğinizde halen elinde çanta kapı kapı gezen insanları düşünüyorsa, akıllara Şener Şen’in kahvede jilet tanıtımı yaptığı film repliği, Sarı Mercedes filminde Burhan Demircan’ın vapurda ‘çekik gözlü insanların ülkesinden’ ithal edilen ürünü satmaya çalıştığı sahne ve Bizimkiler dizisindeki “Halil Pazarlama” geliyorsa işiniz biraz zor olabilir.

Pazarlama ile satışın kitaplarda yazan klasik tanımlarına bakabileceğimiz gibi şu şekilde bir tanım da yapabiliriz:

  • Satışçı, hedef müşterisi ister bireysel ister kurumsal olsun bir karateci gibi davranır. Steven Seagal filmlerindeki gibi karşısındaki rakibin (yani müşterinin) durumuna, hareketine göre taktik belirler ve karşılık vererek aksiyon alır. Boyu uzun, atik veya elinde bir silah olan düşmanına (yine kastedilen müşteri) karşı uygulayacağı yöntem ile kısa boylu ve bu tür sporlara yetkin bir kişi ile girişeceği mücadeledeki yaklaşımının aynı olmasını beklemek pek doğru olmaz. Müşterinin fiyat veya ödeme şekline cevabı, ürün ile ilgili sorularına verdiği karşılık ve rakip ürünlere karşı sunduğu ürün (veya hizmetin) avantajları satıcının hamlelerini oluşturur.
  • Pazarlamacı ise bir savaş uçağı pilotu gibidir. Öncelikle sınırlı yakıtı ve cephanesi ile en büyük etkiyi nasıl ve ne zaman verebileceğini araştırır. Mutlaka ilgili hedef bölge için coğrafi ve beşeri bilgileri derler, hava durumu beklentilerine ve rüzgâr durumuna göre operasyon gününe ve şekline karar verir. Üzerinde çalışacağı detaylar arasında binaların yerleşim şekli, yerel halkın alışkanlıkları ve eğilimler gibi sayısız başlık yer alır. Gerçek pazarlamacı stratejik olarak hedef kitle için (yine müşteri) en etkili reklam mecrasına ve içeriğine karar verir, potansiyel alıcıya (keza müşteri) ne anlatılması gerektiğini iyi belirler varsa bunlar için reklam/medya ajanslarını çok iyi kullanır ve en uygun bütçe ile en yüksek etkiyi elde etmeye çalışır.

Burada anlatılanlar ışığında akademik tanımlara dönersek pazarlamayı stratejik pazarlama ve operasyonel pazarlama olarak ikiye ayırabiliriz. Bu durumda satış pazarlamanın uygulama bölümü altında bir uzantı olarak ortaya çıkar. Stratejik pazarlama satışçılara cephede (pazarda) mücadele edebilmek için doğru cephaneyi vermelidir. Bunu da elde etmesi için sahadan beslenen verilere ihtiyacı vardır. Yukarıda da değindiğimiz gibi doğru müşteriye doğru araç ile yaklaşmalı. Dünya ticari hayatı, doğduğu ülkede başarılı olan fakat büyük umutlarla gittiği yabancı pazarlarda aynı başarıyı yakalayamayan markaların örnekleri ile doludur. Amerika’daki popüler teknoloji zincir marketi Best Buy’ ın Türkiye’de başarılı olamamasının nedenleri içinde pazarlama-satış stratejilerindeki tutarsızlık da vardır. Buna karşılık çok çetin Japonya pazarına girmeden önce Starbucks ’ın Tokyo’daki ilk mağazasını açması arifesinde sürdürdüğü pazarlama faaliyetleri onu bu ülkede silinip gitmekten kurtarmıştır. Pazarlamacının ne iş yaptığına bu makalemizde kısaca değinmeye çalıştık. Siz buna rağmen meslek olarak pazarlamayı seçmeye karar verirseniz bu bilgiyi paylaşırken dikkat edin. Zira ailenizden birinin aşağıdaki tabelayı görüp sizin için üzülmesini istemeyiz.

Yoksa bu meslekte Kariyer Var!  

Comment (1)

  1. Hi, this is a comment.
    To get started with moderating, editing, and deleting comments, please visit the Comments screen in the dashboard.
    Commenter avatars come from Gravatar.

Leave your thought here

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Select the fields to be shown. Others will be hidden. Drag and drop to rearrange the order.
  • Image
  • SKU
  • Rating
  • Price
  • Stock
  • Availability
  • Add to cart
  • Description
  • Content
  • Weight
  • Dimensions
  • Additional information
  • Attributes
  • Custom attributes
  • Custom fields
Click outside to hide the compare bar
Compare

Free 10 Days

Master Course Invest On Self Now

Subscribe & Get Your Bonus!
Your infomation will never be shared with any third party